21 Nisan 2014 Pazartesi

Biz burada kalıcıyız - 9 Nisan 2014

Fransa Türk toplumu ve kalıcı yurttaşlığa giden yol
Fransa Türk toplumu: sayısal büyüklüğü, örgütlenme düzeyi, yerel toplumla bütünleşme düzeyi
Göçmenlikten yurttaşlığa geçişte önemli bir unsur olarak eğitim
Tam ve etkili yurttaşlar yetiştirmek için Fransa ve Avrupa’da yaşayan göçmen kökenlilerin nasıl bir eğitim stratejisi olmalı?
Sivil toplum kuruluşlarının yurttaşlığa geçiş sürecinde oynadıkları rol

Dr. Demir Önger
Paris Anadolu Kültür Merkezi Başkanı

Lütfi Bilgen
Fransa Türk Dernekler Birliği Genel Sekreteri

Dr. Can Ünver
Göç Araştırmacısı
Program Danışmanı

Süre: 49'52"
Yayından:

Yayınımızdan bazı detayları sizler için derledik;

Dr. Can Ünver

"Fransa diğer Türk vatandaşlarının yaşadığı ülkelerden biraz farklı bir yol daima izledi.  Bunun da özelliği aslında Fransa’daki o cumhuriyetçi gelenektir. Cumhuriyetçi gelenek esas itibariyle herkesi kucaklayan, ‘göçmendi- değildi’ farkını pek vurgulamayan bir gelenek.  Mesela Almanya için kültür, sadece kendi ulusuna özgü kültürdür; fakat Fransa’da ve İngiltere’de daha ziyade uygarlık anlamına geliyor. Yani kültür, uygarlık anlamına geldiği vakit o zaman başkalarına da açık olduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla aslında bu sömürgeci dönemde bu iki ülkenin sömürgeciliklerinin başarısı da biraz ondan kaynaklanmıştır. Fransa’nın ve         İngiltere’nin böyle bir özelliği var. Dolayısıyla göç konusunda da göçmenler konusunda da daha liberal, daha kucaklayıcı oldukları kanaatindeyim geçmişten bu yana. Ancak tüm bunlar aslında Fransa’da da başka ülkelerde olduğu gibi hatta biraz daha üst seviyede bir zenofobi, bir yabancı düşmanlığı, bir ırkçı akımın olmadığını söylemiyor bize. Maalesef bu var. Son belediye seçimlerinde de Marine Le Pen’in partisi yabancılara karşı söylemleriyle ciddi başarı elde etti. Bunun sadece Fransız halkının yaptığı, Fransız halkının bir kısmının ırkçı falan olduğu anlamına gelmemesi lazım. Tabii baştaki yönetimin de birtakım zaaflarından kaynaklandığı düşünülüyor; ama böyle bir şey var, % 18’e çıktı cumhurbaşkanlığı seçiminde. Kaldı ki 2005 yılında özellikle kuzey Afrikalı göçmen kökenli kişilerin ayaklanması ve ona karşı tavır Fransa’yı epey sarsmıştır. Yani o kucaklayıcılığına rağmen böyle şeyler oluyor. Türkler de 400-500 bin nüfusla az bir nüfus değil. Aslında Fransa’ya dağılmış vaziyetteler ve birçok başka ülkeye nazaran daha uyumludurlar diye düşünüyorum."

Dr. Demir Önger

"Fransa’ya Türk göçü 1965 yılından itibaren başladı ve 2015 yılında da bu göçün 50. yılı dolayısıyla ilk gelen vatandaşlarımızı anmak için etkinlikler düzenleniyor. Fotoğraf olarak vermek istersek, şu sırada 550 ile 600 bin Türk var. Almanya’dan sonra Avrupa’da en çok Türk toplumunun olduğu bir ülke. Bu toplumun da 150 bin ile 180 bin arası çift vatandaşlık, yani oy kullanabilecek durumda. Gerek Fransa’da gerek Türkiye’de oy kullanıldığı müddette yani oy adedine göre siyasi ağırlığınız olabiliyor. Yalnız, Türk toplumu çok dağınık. Belli bölgelerde biraz fazla. Ama çok dağınık olduğundan ve maalesef bütün yaptığımız çalışmalara rağmen birçoğu çift vatandaş olmayıp bir kısmı da çift vatandaş olup seçmen listelerine yazılmadıklarından bu ağırlığı hissettiremiyoruz. Buna rağmen bu son seçimlerde Epinay-Sur-Seine'de ikinci kuşak bir Türk, Oben Ayyıldız, başkanlığa adaylığını koydu. Seçilemedi ama bir deneme olmuş oldu. 

Fransa’da Türk toplumunun algılanmasına gelince, INSEE Fransız İstatistik Enstitüsünün bizim hiç hoşumuza gitmeyecek bazı verileri var.  Fransa’da kendi içine kapanık ve hiç entegrasyona girmeyen toplum, bizim toplumumuz. Çünkü bizim toplumumuz hiçbir zaman kolonize olmuş bir toplum değil. Kendi arasında yaşayan, Fransız komşularıyla ilgi kurmayan bir toplum. Bu arada Avrupa Birliği’ne siyasi nedenlerle giren Bulgaristan, Romanya’dan gelenler de zaten ekonomik durumun bozuk olduğu Fransa’da daha da işsizliği arttırdı. Fransız ekonomisine bir katılım yapmadılar.  Aşırı sağ bunu belediye seçimlerinden önce dile getirip epey puan aldı. Bizim toplumumuza gelince de, yavaş yavaş toparlanmaya uğraşıyoruz ama Türkiye’deki bölünmüş durumumuz buradaki toplumumuza da yansıyor. Çeşitli akımlar var, aynı Türkiye’de olduğu gibi. Bu bakımdan toplumumuzun bir araya gelip de Fransız siyasetine ağırlığını koyması çok zor oluyor.

Merkezimiz (Paris Anadolu Kültür Merkezi), bu sene 30. yılını kutluyor. Merkezimizin özelliği ne Türk devletinden ne Fransız devletinden herhangi bir maddi yardım almaması. Burada çeşitli sergiler, konferanslar, kitap imzalama günleri yapılıyor. Ana çalışmalarımızdan biri Türk dilini öğretmek. 200’e yakın talebemiz var. Bizim görüşümüz, bir ülkenin dilini öğrendiğinizde o ülkeye karşı sempati ve aynı zamanda alaka duyarsınız.  Bunun dışında Türklere Fransızca öğretme kursları var."

Lütfi Bilgen

"Genellikle Fransa’da dini ve siyasi ağırlıklı çatı kuruluşları var. Biz bunun yanı sıra dini ve siyasi konulara dokunmayan, sadece kültürel amaçlı dernekleri bir araya getirerek kendi aralarındaki dayanışmayı ve birlikte hareket etmeyi planlayan bir öngörü ile bir araya geldik. Bu etkinliğe Fransa’nın değişik şehirlerinden 20 kadar derneğin bir araya gelmesiyle meydana gelmiş olan bir birliğiz. Özellikle yeni jenerasyon gençlerimiz eskisi gibi ilgisiz değil Fransa’daki politikaya. Biz, onların birazcık daha fazla Fransız toplumuyla, Fransa’nın problemleriyle iç içe olmasını ve Türklerin Fransa’daki problemlerinde ortak bir tavır alma söz konusu olduğunda birlikte hareket etmeyi, birbirimizle dayanışmayı sağlamak için kurulmuş olan bir derneğiz. Aynı zamanda Türk kültürünü ve Fransız kültürünü birlikte yaşayan insanların ortak yaşamasından kaynaklanan sorunları halletmek için kurulmuş olan bir birliğiz.

Bütün Avrupa’da Türk toplumunun entegrasyonu Avrupalıların gözlemlerine göre oldukça sorunlu geçiyor. Biz kendi içine kapalı bir toplumuz ve çok biz bizeyiz. Türkiye’nin sorunlarını yurtdışına taşıyoruz. Türkiye’deki sorunları Fransa’da devam ettiriyoruz. Hâlbuki Fransa’nın sorunlarıyla çok daha iç içe olmamız lazım. Şimdi yeni jenerasyon, Fransa’yı bilen Fransızcayı bilen gençlerimiz Fransa’daki olaylarla biraz daha yakın ilişkili olmaya başladılar. Haliyle seçimlerde aday olmaya, Fransa’daki sosyal sorunları sahiplenmeye, onlara çözüm arayan kuruluşların içinde yer almaya, Fransızların sivil toplum örgütlerine girmeye başladılar. Bu bizim için iyi bir şey."

Derleme: Zeynep Gözde Kozlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder