4 Temmuz 2014 Cuma

Biz burada kalıcıyız - 2 Temmuz 2014

Türkiyem Spor
Futbol ve entegrasyon

Almanya’daki Türk fulbolcular ve futbol takımlarının entegrasyona olumlu ya da olumsuz etkisi
Sadece Türklerden oluşan takımların spor dünyasındaki yansımaları Almanya Türk toplumunun futbola ve genel anlamda spora bakışı

Prof Dr. Seyhan Hasırcı

Mete ATAY
Almanya Türk Öğretmenler Federasyonu Onursal Başkanı


Dr. Can Ünver
Göç Araştırmacısı
Program Danışmanı

Süre: 50'14"

Yayından:

Dr. Can Ünver
“Göçmenler gittikleri ülkelerde sadece çalışmıyorlar, sadece okula gitmiyorlar; aynı zamanda boş zamanlarını değerlendirmek ve meslek olarak sporcu da oluyorlar. Almanya’da da ilk işgücü göçünün başlangıcından sonraki yıllarda Türk aileleri orada sürekli yaşama konumuna geçtikten sonra çocukları öncelikle futbol oynamaya merak saldılar ve imkânlar iyi olduğu için o tarafa doğru bir yönelme çok küçük yaşlarda başladı. Almanya’da çeşitli takımlarda top oynayıp, yetişip Türkiye’ye gelenler de fazla. Alman milli takımının içerisinde de hepimizin çok iyi tanıdığı Mesut Özil var. Futbol oynamak, çeşitli spor dallarına katılıp faal olmak toplumun içerisinde varlığın ifadesi şekline de dönüşüyor zaman içerisinde. Toplumla bütünleşmenin bir aracı haline geliyor. Alman futbol takımlarında oynayan, onlarla birlikte sahalarda top koşturan birçok sporcumuz var. Toplum içerisinde entegrasyon süreçlerinin ilerlemesiyle diğer spor dallarında da boy gösteren göç kökenli birçok insanımız var. Göçmenlerin varlıklarını ifade etme, kanıtlama aracı haline dönüşüyor spordaki başarı.”   

Prof Dr. Seyhan Hasırcı
“2003 yılından itibaren Almanya Koblenz-Landau Üniversitesi Spor Bilimleri Enstitüsünde misafir öğretim üyesi olarak çalışmalarım devam ediyor. Bu arada Alman Olimpik Spor Birliğinin Türkiye masası sorumluluğunu da yürütüyorum. Bu Türkiye için çok önemli; benim için de son derece önemli bir görev.
Sporun ve uyumun iki farklı kavram olduğunu biliyoruz; ama bugün Almanya’da gözde olan, her zaman gündemde olan konulardan bir tanesi spor aracılığıyla uyumdur. Çünkü sporun dili, dini, rengi yoktur. Farklı kültürlerden gelen insanların birlikte, bir arada bir sporu yapabilmesiyle ilgilidir.

Göçmenlerin, en büyük sayıya sahip olan Türk göçmenlerinin Almanya’daki sporla ilgili etkinlikleri iki boylamda düşünülmelidir: Birincisi, büyük kulüplerden yetişen Türk futbolcuları. İkincisi, buradaki pizzacı, dönerci, kebapçı ya da manavların birleşerek yani on bir tane çocuğa bir tane tişört yaparak, kulüp kurarak spor yaptıkları düşüncesiyle burada faaliyet gösteriyorlar. Aslında bunların entegrasyona hiçbir katkısı yok.
Asıl sorun burada kurulmuş olan farklı kulüplerin farklı kültürlerden insanları bir arada oynatmasıdır. Zaten Almanya Hükümetinin de böyle bir projesi vardı. Bu projeye çok büyük parasal destekler de veriyor.

Bizim ulusal takımlarımızda futbol oynayan çocuklarımızın hemen hemen yüzde yüzü Almanya’nın en köklü kulüplerinin altyapısından yetişmiş çocuklarımızdır. Yani biz bu çocuklarımızı burada Türk kulüplerinin kurduğu kulüplerden yetiştirmedik, Almanların yetiştirdiği çocuklardır. Bir ara Alman milli takımını da yenebilecek düzeye gelmiştik. O ulusal takımımızda oynayan çocukların yüzde ellisinden fazlası Almanya’da yetişmiş çocuklarımızdır. Bu da onları çok kızdırdı. Bir önlem almaya da yönlendirdi. İşte burada Türkiye’de sporla ilgili insanlarımızın çok farklı bir yaklaşımla bu konuya çözüm getirmeleri gerekir diye düşünüyorum. Çünkü burada futbol oynayan Türk çocuklarımızın çoğu hem Almanya’ya hem de Türkiye’ye yetebilecek kadar fazladırlar.
Almanya’da yaşıyor olmanın bazı koşulları var. Almanya toprakları içerisinde farklı bir federasyon kurma şansınız hemen hemen yoktur. Ama buradaki en büyük hata Türk insanının ve özellikle kadınlarımızın sporla ilgili hiçbir etkinliğe katılmamasıdır. Ya da babalar, anneler çocuklarını futbolcu olsun diye kapı kapı arabalarıyla farklı kulüplere taşıyorlar. Çünkü futbolcuların çok yüksek paralar kazandıkları ortada.
14 yaşından itibaren istikbal gördükleri Türk çocuklarını ya da göçmen çocuklarını Alman Futbol Federasyonu, o yaştan itibaren Alman Federasyonuna bağlıyor ve artık çocukların milli takımlarda Alman Federasyonunu seçmekten başka bir şansı kalmıyor. Hem ekonomik hem notersel olarak, yaptığı sözleşme ile çocukları oraya bağlıyor. Bizim de bununla ilgili olarak yapabilecek çok şeyimiz var, yeter ki bizimle birtakım iletişime girilebilsin diye söylüyorum.”

Mete Atay
“Almanya’daki Türk toplumunun futbola karşı ilgisi çok büyük. Herkes çocuklarının futbolcu olmasını istiyor. Futbola verdikleri önemi diğer alanlarda maalesef göstermiyorlar. Mesela bir öğrenci velisi çocuğunun herhangi bir toplantısına katılmazken kilometrelerce ilerdeki turnuvalara çocuklarını götürüyorlar ya da çocuklarının futbolla ilgili her türlü altyapısının oluşması için çalışıyorlar. Velilerin bakış açıları şöyle: Kendilerini çocuklarının kurtuluşu olarak görüyorlar. Çünkü bütün dünyada futbolcular çok büyük paralar kazanıyorlar. Almanya’ya özgü önlerinde çok iyi örnekler, çok iyi futbolcular var. Futbol her zaman her yerde olduğu gibi herkes için aktüel ve cazip.

Almanya’da değişik spor kulüpleri var. Futbolun yanında Türk sporcuların en çok ilgi gösterdiği spor dalları judo, kick boks, karate, boks var; son yıllarda güreş de bu ilgi alanı içerisine girmeye başladı.
En çok üzerinde durmak istediğim ve bulunduğum yerdeki yerel yöneticilere de anlatmak istediğim şey şu: Her ne kadar adı Türkiyem Spor vs. konsa da bu takımları iyi irdelemek gerekiyor. Bu takımlar sadece Türk futbolculardan da oluşmuyor. Mesela antrenörü Alman olan bir Türk kulübü var. İçerisinde bir sürü Almanın oynadığı ama adı Türkiyem Spor olan yani kendi yöresel, Türkiye’deki özlem duyduğu isimleri vererek kurulan Türk takımları var. Bunlar da karma; yani buradaki en büyük eksiklik çok renkliliği, çok kültürlülüğü spora yansıtamamanın verdiği sıkıntılardan kaynaklanıyor. Bunu kabullenmek gerekiyor.”

Derleyen: Zeynep Gözde Kozlu 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder