6 Ağustos 2014 Çarşamba

Biz burada kalıcıyız - 06 Ağustos 2014

Hürriyet Gazetesinin konuyla ilgili haberi için tıklayın
Almanya, aile birleşiminde dil şartını askıya aldı…
Konunun ayrıntıları ve beklentiler
Cumhurbaşkanlığı seçimleri için yurtdışında ilk kez oy kullanıldı
İzlenimler

Mustafa Doğanay
Almanya Türk Toplumu Genel Başkan Yardımcısı

Avukat Memet Kılıç
Eski Birlik 90/Yeşiller Partisi Federal Milletvekili, 
Göç Politikaları Sözcüsü 

Dr. Can Ünver
Göç Araştırmacısı
Program Danışmanı
Süre: 48'43"

Hürriyet'in haberi:

Almanya'nın, aile birleşimi vizelerinde dil şartı istenmesini Avrupa Birliği (AB) yasalarına aykırı bulan Avrupa Adalet Divanı'nın kararını incelediği, vizelerde dil yeterliliği şartını da askıya aldığı bildirildi.

İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Dr. Tobias Plate, Federal Basın Merkezi'ndeki basın toplantısında, Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın 10 Temmuz'da aldığı karar üzerinde incelemelerini sürdürdüklerini söyledi.

Bu tamamlanana kadar aile birleşimi vizelerinde Almanca yeterlilik belgesi şartı aranmayacağını kaydeden Plate, "Tabii ki Federal Hükümet kararı uygulayacaktır" ifadesini kullandı.
Dr. Plate, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dışişleri Bakanlığı ile kapsamlı görüşmelerimiz sürüyor. Görüşmelerimiz sonuçlanana kadar, Almanya'daki eşinin yanına taşınacak herhangi bir kişinin vize başvurusunda Almanca dil bilgisi yeterlilik belgesinin olmaması, başvurunun reddine dayanak oluşturmayacak. Bu şu anlama geliyor: Şu an için herhangi bir başvuru, sadece dil bilgisi yeterlilik belgesinin eksikliği nedeniyle reddedilmeyecek."
Yayından:
Mustafa Doğanay
“Avrupa Birliği Adalet Divanının vermiş olduğu mahkeme kararı ulusal kararların üstündedir. Yani Almanya Hükümeti bu kararı kendi yasalarla iç uyarlamakla mükellef. Mahkeme kararı çıktığı zaman İçişleri Bakanlığı sözcüsünün ‘biz bu karara uymayacağız, eski kararımız doğrudur’ mealinde bir açıklaması oldu. Almanya toplumunda buna karşı çok büyük tepkiler oluştu. En son Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier röportajında bu kararı uygulama yönetmeliklerine uyarlayacaklarını söyledi. Ancak şu ana kadar pratikte herhangi bir uygulama söz konusu değil. Almanya’nın Ankara Büyükelçiliğinin web sayfasında bu konudaki müracaatların alınacağını; ancak eski yasaya, eski yönetmeliklere göre reddedilmesi gerekirken dondurulacağını söylediler. Bu yazı hala duruyor. Umut ediyorum önümüzdeki günlerde Dışişleri Bakanlığı gerekli yönetmelikleri hazırlayarak dış temsilciliklere bildirecektir. Bundan geri dönüş olacağını sanmıyorum. Bu karar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ile ilgili alınan bir karar, bu anlamda diğer üçüncü dünya ülkelerinden gelen yabancılar için değil sadece Türkiye’den gelen insanlar için sınırlı tutulabilir. Ancak yönetmeliklere uyarlanmak zorundadır.

Bu yasanın birçok yanlış tarafı var. Hatta Alman vatandaşı olan insanlar da bu konuda ayrımcılığa tabii tutuluyor. Alman anayasasının 6. maddesindeki aile birliğini koruma maddesine göre veya aile birleşimi konusunda Avrupa Birliğinin çıkarmış olduğu yönetmeliklere de ters. Türkiye’nin AB ile yapmış olduğu anlaşmaya da ters. Yani bu oldukça geç verilmiş bir karar, çok daha önce verilmesi gerekirdi diye düşünüyorum. Ama nihayetinde adalet yerini buldu. Bu süreci geriye döndürmek mümkün değil.

Yeni yabancı diller yasası ile birlikte Almanya’ya gelen her göçmen bu yasa çerçevesinde aşağı yukarı 600 saatlik, eğer yetmiyorsa 940 saatlik Almanca kursu alma hakkına sahip. Yani B1 düzeyine kadar Almanca öğrenimi alması mümkün. Zaten eğer siz insanlara ülke içerisinde bu imkânı veriyorsanız o zaman bu engel niye diye soruyor insan. Böyle olunca da bu olayın tamamen siyasi amaçlarla alınmış olduğu çok açık. Ama yanlış hesap Bağdat’tan döner, demişler. Bu yanlış hesap da Avrupa Birliği Adalet Divanından döndü.

Şu anki sonuç itibariyle seçime katılım düzeyi iyi değil. Şu anda randevu alarak veya sistem tarafından otomatik randevu verilen seçime katılan insanların sayısı Almanya’da 232 bin. Gümrüklerde oy kullanan insanların sayısı 152 bin. Önümüzdeki günlerde gümrüklerde oy kullanma devam edildiği için aşağı yukarı 150 bin seçmenin de oy kullanacağı varsayılırsa toplam 1,4 milyon civarındaki oy verme yetkisine sahip insanın ancak %10-%15’i kadarı oy kullandı.

Bunun birtakım nedenleri var. İnternet yoluyla randevu alma, seçim kütüğünü yurtdışına kaydettirme gibi işlemlerden insanların birçoğu maalesef yararlanamadılar. Başka bir neden, bu dört gün seçime katılma zamanının ilk iki günü iş saatlerine denk geliyordu. Çalışan insanların izin almaları gerekiyordu. Başka bir neden ise seçimlerin izin sezonuna denk gelmesi. Birçok insan başka ülkelere, kendi ülkelerine gittiler. Yine başka bir neden -bu belki büyük şehirler için söz konusu olmayabilir- konsolosluk bölgelerinin seçim sandıklarına 100 km-200 km uzakta olması.”

Dr. Can Ünver

“Bu tamamen siyasi mülahazalarla çıkarılmış, vaktiyle öncelikle Türkiye’den aile birleştirmesi yoluyla göçmen gelmesini önlemek amacıyla çıkarılmış bir şeydi. Ankara, İstanbul, İzmir dışındaki yörelerimizden gelen insanlar eğitim düzeyleri de düşük olduğu takdirde Almanca öğrenmede zorlandılar.

Şunu da düşünmek lazım, bu yasa çıktığı vakit Türkiye’den yaklaşık her yıl 36-40 bin kişi arasında aile birleştirmesiyle Almanya’ya gelen vardı. Şimdi o sayılar 10 binin altına düşmüş. Dolayısıyla bundan sonraki uygulamanın biraz da o eski siyasi mülahazadan arınmış olarak, daha olumlu şekilde olması beklenebilir.

Hesaba katılmayan ve pek de telaffuz edilmeyen bir tespit var. Dördüncü kuşağı yaşıyoruz. Türkiye politikasına ne kadar ilgi olabilir ki? O ilgi 70’lerin 80’lerin ilgisi kadar değil, bunu kabul etmek lazım.”

Avukat Memet Kılıç

“Almanya, bu yasayı 31 Ağustos 2007 tarihinde yürürlüğe koymadan önce ben bilirkişi olarak İçişleri komisyonuna çağırıldım ve orada da bu konunun üzerinde durduk ve dedik ki asıl hedef olan Türkiye’den gelen vatandaşlara bu kurallar zaten uygulanamaz. O nedenle böyle bir kuralın ortaya konulması insan haklarına aykırılık dışında bir yarar da getirmez, dedik ama Almanya’nın başka bir hesabı varmış o dönemde. Sonradan bu bilince ulaştım ben. Almanya zaten bu yasanın ortaklık hukukuna aykırı olduğunu biliyordu; ancak önünde bir Hollanda örneği vardı. Hollanda aynı yasayı yani gelmeden önce dilbilgisi bilme koşulunu koymuştu ve üçüncü ülkelerden gelen aile birliklerinde üçte iki oranında azalma sağlamıştı. Bu Almanya’yı teşvik etti. Hâlbuki Avrupa Birliği Adalet Divanının bugüne kadar vermiş olduğu kararlar zaten açık.

Bu kadar açık bir kararın uygulanmaması mümkün olmaz. O nedenle vatandaşlarımız mutlaka yerel ve idari mahkemelerde davalar açarak haklarını savunmak durumundadırlar.

Yerel mahkemelerin ve hatta federal idari mahkemesinin yüksek mahkeme kararlarını dikkate alacağına güvenmek gerekir. Çünkü Almanya’nın hukuku da uluslararası sözleşmelerin kanun hükmünde olduğunu ve ulusal kanunların uluslararası sözleşmelere aykırı olamayacağını öngörür.

Türk vatandaşları geçtiğimiz pazar gününe kadar dört gün boyunca yurtdışında seçebildiler. Almanya’da yedi yerde sandık kuruldu. Yurtdışındaki vatandaşların seçim hakkı 23 Temmuz 1995 tarihinde anayasaya yerleştirilmişti. Ondan sonra hayata geçirilmeye gayret edildi. Hatta mektupla seçim yoluna gidildi; ancak Türkiye’deki Anayasa Mahkemesi seçimin gizliliği gerçekleşmez diye onu iptal etti. Sandıkların kurulması ve organizasyonunda randevu sistemi getirdi Türkiye. Özellikle Almanya’da randevuların alınması, randevu gününde orada olunması konularında vatandaşlarımız büyük sıkıntılar yaşadılar ve katılım son derece düşük oldu. Onun için YSK’nın ve siyasi partilerin bu konuda bir çalışma yaparak yurtdışındaki seçim sistemini daha herkesin kullanabileceği bir duruma getirirler veya mektupla seçim konusunu tekrar düşünüp Anayasa Mahkemesinin eksik gördüğü noktaları gideren bir düzenlemeye giderlerse sanıyorum bu konuda Türk vatandaşları biraz daha rahatlarlar.”

Derleyen: Zeynep Gözde Kozlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder