Avusturya
toplumunu diğer Avrupa toplumlarından ayıran özellikler var mıdır?
Yabancıların
toplumla kaynaşmasının önünde engeller var mıdır?
Göçmenlikten
yurttaşlığa geçişte neden önemli bir unsurdur?
Tam ve
etkili yurttaşlar yetiştirmek için Avusturya ve Avrupa’da yaşayan göçmen
kökenlilerin okul öncesinden yüksek lisansa kadar nasıl bir eğitim stratejisi
olmalı?
Dr. Selçuk
Hergüvenç
Yukarı Avusturya Eyalet Eğitim Bakanlığı Yabancılar-Göçmenler Eğitim
Danışmanı, Yukarı Avusturya Eğitim Fakültesi öğretim görevlisi (Interkültürel Eğitim),
Halk Yüksek Okulu - İnterkültürel Eğitim Enstitüsü yöneticisi
Mehrivan Şimşek
Eğitim Fakültesi Mezunu - İlkokul Öğretmeni,
Halk Yüksek Okulu - İnterkültürel Eğitim Enstitüsü Projeler
yönetmeni
Banu Çiftçi,
Johannes Kepler Üniversitesi
Sosyoloji Fakültesi son sınıf öğrencisi
Elif Yılmaz
Halk Yüksek Okulu-
İnterkültürel Eğitim Enstitüsü
Okul öncesi eğitimi sorumlusuSüre: 50'27" |
Sohbetin önemli kısımlarını ve detaylarını sizler için derledik;
Dr.Selçuk HERGÜVENÇ:
'' İnterkültürel Enstitüsü 1977 - 1978 senelerinden beri göçmenlerin eğitim sorunlarıyla, eğitim meseleleriyle ilgilenen bir kuruluştur. Bu konuda Avusturya'da ilk çalışan grup bizim grubumuz olmuştur. Çalışma olarak dört eğitim bölümünde çalışmaktayız. Okul öncesi eğitim bizler için önemli bir yer kaplamaktadır. 2000 senesinden beri okul öncesi eğitim ile alakalı üç çeşit eğitim projesi yapmaktayız. Bunun haricinde İlkokul,Ortaokul gibi okullarda dil teşvik eğitimi, ev ödevlerine yardım, eğitim yönünde teşvik faaliyetlerini uygulamaktayız. Bunun yanında annelere babalara verilen eğitimde göze çarpmaktadır. En önemli proje annelerin Almanca eğitimi için düzenlediğimiz ''Anneler Almanca Öğreniyor'' adlı kurslar ve kurslarda çocukların annelerine babalarına elimizden geldiği kadar Almanca eğitimini aktarmaktır. Enstitümüzde annelere babalara yönelik bilgi verici seminerler düzenlenmektedir. Bu saydığım faaliyetler enstitümüz sayesinde gerçekleştirilmektedir. Enstitü olarak sadece göçmen Türkleri değil bütün yabancıları kapsamaktayız. Bunun haricinde dille alakalı çalışan başka kuruluşlarda bulunmaktadır. En önemli hedeflerimizden biri çocukların sadece ortaokul okuyup yetinmeleri değil, lise ve yüksek öğrenim eğitimlerini almalarıdır. Avusturya eğitim sistemi bizim Türk eğitim sistemine benzememektedir. Avusturya'da eğitim önce anne- babanın elindedir. Bana göre; Avusturya eğitim sistemini yeterince tanımıyoruz. Çocukların gideceği okullar hakında oluşan bilgisizlik yüzünden çocuklar yanlış okullara yönlendiriliyor. Bu yüzden çocukların başarıları da fazla olamıyor.''
Mehrivan ŞİMŞEK:
''Beş yıl önce eğitim fakültesinden mezun oldum ve mezun olduktan sonra İnterkültürel Enstitüsünde görev almaya başladım. Enstitüde amacımız farklı dallara ulaşmak (ana okulundan aile eğitimine kadar.) Özellikle çocuklar ilkokula başlarken dil sorunu görülüyor. Ana okulunda yeterince dil seviyesine ulaşamıyorlar. Anne ve babaların çocuklarına üç yaşına kadar kendi ana dilini öğretmesi gerekir. Ana dil oturduktan sonra ikinci dile başlamak gerekir. Tam tersi olunca çocuklar yarım dilli oluyor ne Almancayı tam olarak biliyorlar ne de Türkçeyi. Enstitüde ana okullarında önce çocukların kendi ana dillerini geliştiriyoruz hem de Almanca dilini geliştirmeye çalışıyoruz. Avusturya, Türkler konusunda yeterince açık değildir. Avusturya toplumunun pek bir desteği olmuyor.''
Elif YILMAZ:
'' Ana dil gerçek anlamda önemlidir. Çocuklarımız ve gençlerimiz başka dilleri öğrenmeden önce ana dillerini tamamıyla öğrenmeleri gerekir. Özellikle 0-3 yaş arası çocukları sadece bir dilde eğitmek önemlidir. Bu yüzden anne ve babalara çok fazla görev düşmektedir. Çocuk 3 yaşında ana dilinde kendini ifade edebildikten sonra ana okullarında rahatlıkla 3 yıl boyunca dil öğrenme şansları bulunmaktadır. Anaokulunda çocuklarımız 3 yaşından 6 yaşına kadar ikinci dil öğrenme fırsatını elde ediyorlar. Anne ve babanın eğitim seviyesi yüksekse çocuğunu dil ve eğitim konusunda destekleyebilir.''
Rıdvan KARABAŞ:
'' Aslen Avusturya doğumluyum. 1995 yılında eğitimime Türkiye'de devam ettim. 1995 yılından sonra üniversite hayatına başladım fakat daha sonra bırakmak zorunda kaldım. Benim ailem birinci kuşak olarak Avusturya'da yer almaktadır. Benim zamanımda bu tarz şeyler pek görülmüyordu. Avusturya'daki eğitim sistemini yakından tanımamız gerekiyor. Birinci kuşak aileler çocuklarını Avusturya'da eğitime pek yöneltmediler çünkü düşünceleri burada kalıcı olmak değildi. Çocuklarının da Avusturya'da kalıcı olabileceklerini pek düşünmüyorlardı o dönemde. Artık global bir dünya üzerinde yaşıyoruz. Ekonomik kriz ve ekonomik nedenler birçok ülkede baş göstermeye başladı. Avusturya'da çalışma hakkı olmayan, eğitim hakkı olmayan birçok ülke vatandaşı rahat bir şekilde buraya gelebiliyor. Bu etkenler suç oranlarının artmasına sebep oluyor. Türklerde özellikle yabancı göçmen grubunun içerisinde en çok sevilen grup diyemeyiz maalesef. Belki bu biraz tarihimizden kaynaklanıyor. Herhangi bir göçmenin yaptığı negatif bir olayda nedense genelde Türkler ön plana çıkartılıyor. ''Derleyen: Ekin Hazal Doğruyusever
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder