30 Temmuz 2014 Çarşamba

Biz burada kalıcıyız - 30 Temmuz 2014

Almanya’da Ramazan bayramı
 
Köln Merkez Camii
Almanya’da Ramazan bayramının kendine has özellikleri
Diyanet İşleri Türk İslam Birliğinin bayram ve diğer dini günlerle ilgili uygulaması
Dini vecibelerin yerine getirilmesinde vatandaşlarımızın karşılaştığı sıkıntılar
Almanya Türk Toplumunun bayramı kutlama geleneği ve göç sürecinde bu konuda yaşananlar

Bekir Alboğa
Diyanet İşleri Türk-İslam Birliği Sözcüsü

Dr. Can Ünver
Göç Araştırmacısı
Program Danışmanı

Mete Atay
Almanya Türk Öğretmenler Federasyonu  Onursal  Başkanı


Yayından:
Bekir Alboğa

“Son yıllarda biraz daha bayramlarımızı daha serbest bir ortamda kutlayabilmek için kanuni alt yapı hazırlıkları sürüyor. Almanya’da en büyük problemimiz henüz İslam dinine mensup Müslüman cemaatler Almanya’da Hıristiyan ve Yahudi cemaatlere eşit statüye getirilmiş değil. Bunun getirdiği birtakım güçlükler var. Bunlar son derece hür bir ortamda, Anadolu’daki atmosferi yakalayacak tarzda bir bayram havası estirmemizi engelleyen umdeler maalesef. Bunları yavaş yavaş aşmaya çalışıyoruz. Bütün bu zorluklara rağmen herkes mümkün mertebe bayramın ilk günü iş yerinden izin almaya çalışıyor. Okullarda bu noktada sıkıntılar hemen hemen ortadan kalktı. Ancak iş yerlerinde henüz bu sıkıntılar ancak Hamburg ve Bremen eyaletinde belki ortadan kalkmış olabilecek. Bunun dışında maalesef Almanya’nın eyaletlerinin çoğunluğundan işverenler müsaade etmediği takdirde eğer Ramazan Bayramının birinci günü iş gününe rastlarsa maalesef insanlar çalışarak bayramın birinci gününü geçirmek zorunda kalıyorlar. Zaten üç gün bayram kutlama müsaadesi almaya imkânı mevcut değil. İlk gün ancak camilerde bir araya gelebiliyoruz.

Ramazan ayı Almanya’da özellikle son aylarda başlı başına bir festival olarak geçiyor. Camilerimiz her akşam kapılarını açıp Müslüman olan, Müslüman olmayan herkese iftar sofraları veriyorlar. Son zamanlarda özellikle Almanya’dan eyalet başbakanları, eyalet başbakan yardımcıları, belediye başkanları iftar sofraları veriyorlar. Bu yıl Berlin’de gerçekleştirilen bir iftar sofrasına Federal İçişleri Bakanı katılarak konuşma yapmıştır. Dolayısıyla şu anda Almanya’da Ramazan, Almanya’da yaşayan Müslümanlar için tam bir bereket kaynağı haline geldi.

Şu anda Bremen ve Hamburg eyaletinde Hıristiyan ve Yahudi cemaatlerinin anlaşmalarına benzer bir devlet anlaşması yapılmıştır. Dini cemaatiz ama kamu tüzel kişilik hüviyeti verilmemiştir; şu andaki mücadelemiz bu alanda. Hessen eyaletinde de TİB dini cemaat olarak tanınmış, İslam din dersi verme yetkisi TİB’e bırakılmıştır eyalet çapında. Diğer eyaletlerde dilekçelerimiz verilmiştir, onların cevaplarını bekliyoruz. Almanya’da siyasi ve hukuki anlamda eyaletler sistemi olduğu için her eyalette tek tek bu dilekçeyi vermek ve bu mücadeleyi sonuna kadar takip etmek mecburiyetinde bırakılıyorsunuz.

Siyasi irade yavaş yavaş Müslümanların Almanya’nın bir parçası olduğunu kabul etti. Bu bir uyum projesi çerçevesinde Almanya’nın asli menfaatlerine de uygun olarak algılanıyor. Sıkıntı şundan kaynaklanıyor; medya haber yaparken hala ‘bir terörist organizasyonu’ başına mutlaka İslam kelimesini, Müslüman kelimesini ve son zamanlarda Şii, Sünni kelimelerini ekliyor.

Biz her zaman sağduyulu hareket etmeye kesinlikle devam etmeliyiz. Almanya’nın bize tanımış olduğu son derece geniş hukuki haklar vardır. Bu haklar ancak demokratik mücadele yollarıyla elde edilir.”

Can Ünver
“Yurtdışında Müslüman olmayan bir ülkede bir küçük mescit, bir cami boyutları ne olursa olsun Türkiye’deki herhangi bir camiden çok daha farklı bir konumda. Bir kere orası bir dayanışma, iletişim, kimliğe sarılma mekânı aynı zamanda.

Gördüğümüz kadarıyla Alman kamuoyunda camiler hakkında, bizim o küçücük mescitlerimiz hakkında zaman zaman aleyhte şeyler çıkmıştır. Maalesef zaman içerisinde o İslam algısı tam anlamıyla da değişmiyor bir türlü. Bazı yazarlar sürekli İslamiyet’i hedef tahtasına koyup tek bir İslam varmış, tek bir cemaat varmış, tek bir davranış biçimi varmış gibi böyle bir tümelci anlayışla birçok hatalı yorumlar yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar. Bu da içeride uyumlu bir yaşamın temellerine dinamit atmaktan farklı bir şey değil. Buna karşılık bizim insanlarımız son derece barışçı.

İslam aleyhtarlığının temelinde yatan bir önemli husus var. İnancın Alman toplumuyla ya da Hıristiyan toplumlarıyla Müslüman toplumları arasında toplum içerisinde günlük yaşamda oynadığı rolün farklı hale gelmesi zaman içerisinde. Batı toplumlarında inancın, dinin günlük yaşamı çok etkileyen bir özelliği kalmamıştır. Fakat İslamiyet öyle değil. İslamiyet bireyin doğuşundan ölümüne kadar ve ondan sonraki dönemi de kapsayacak şekilde birtakım davranış biçimleri geliştirmesini ve ona göre yaşamasını öngörüyor. Bu genellikle İslamiyet’i bilmeyen insanlar tarafından yanlış anlaşılan ve belli konularda da abartılan unsurlar içeren bir şey.”

Mete Atay

“Almanya’da artık insanlarımız yerleşik bir toplum oldu. Yerleşik toplumda kendi kültürlerini, kendi inançlarını uygulamaları gittikçe yaygınlaşıyor, daha fazla yer buluyor. Diğer toplumlar, diğer inançlar tarafından da daha çok kabul görmeye başladı. ‘Bu yeterli, istenilen düzeyde mi?’ diye sorulduğu zaman insanlar her zaman olumsuz cevap verir; ama bu 50 yılı aşkın bir zaman içerisindeki süreçler incelendiği zaman elbette gelinen nokta çok daha iyi. Bunun iyileşmesinin bir sürü nedenleri var. Birinci nedeni, artık çoğu eyaletlerde okullarda İslam din dersinin verilmesi. İkincisi, İslam din dersinin yanında Hıristiyan öğrencilere de artık bir göç ülkesi olmanın verdiği sorumlulukla İslam din dersi hakkında bilgiler veriliyor. Onun dışında herkes, işverenler bu bayramlara önem veriyor, politikacılar bildiriler yayınlıyorlar. Bu kamuoyunda İslam’ın kabulü anlamına geliyor.

Vatandaşlarımız Almanya’ya ilk göç ettiği zamanlarda bir bayram namazı kılacak yerleri bile yoktu. Köln katedralinde bayram namazı için izin verildiği söylenir. Ama bugün Köln’de yapılan cami gerçekten bir sanat eseri olma durumunda. Almanya’da 2 binin üzerinde cami var. Artık insanlarımızın hemen hemen her yerde kendi dini inançlarını istedikleri gibi yerine getirebilecek ibadet yerleri mevcut. Olmayan yerlerde dernekler bazı olanaklar sunuyorlar. Yine Diyanet İşleri bugün bütün camilere kadrolu imamlar gönderiyor, eskiden böyle bir şey mümkün değildi.

İstatistiklere baktığımız zaman son yıllarda Almanya’daki camilere karşı saldırılar artıyor. Bunlara fırsat vermemek gerekiyor. Bu tür olaylar olursa sağduyuyu elden bırakmamak, tahriklere kapılmamak gerekiyor.”

1 yorum:

  1. Yeni blog çok güzel olmuş Nurettin Bey. İşlenilen konularda her zaman ki gibi kaliteli. Emeğiniz için teşekkürler.

    YanıtlaSil