Türkiyem Spor |
Almanya’daki Türk fulbolcular ve futbol takımlarının entegrasyona olumlu ya da olumsuz etkisi
Sadece Türklerden oluşan takımların spor dünyasındaki yansımaları Almanya Türk toplumunun futbola ve genel anlamda spora bakışı
Prof Dr. Seyhan Hasırcı
Mete ATAY
Almanya Türk Öğretmenler Federasyonu Onursal Başkanı
Dr. Can Ünver
Göç Araştırmacısı
Program Danışmanı
Süre: 50'14"
Yayından:
Dr. Can Ünver
“Göçmenler gittikleri
ülkelerde sadece çalışmıyorlar, sadece okula gitmiyorlar; aynı zamanda boş
zamanlarını değerlendirmek ve meslek olarak sporcu da oluyorlar. Almanya’da da
ilk işgücü göçünün başlangıcından sonraki yıllarda Türk aileleri orada sürekli
yaşama konumuna geçtikten sonra çocukları öncelikle futbol oynamaya merak
saldılar ve imkânlar iyi olduğu için o tarafa doğru bir yönelme çok küçük
yaşlarda başladı. Almanya’da çeşitli takımlarda top oynayıp, yetişip Türkiye’ye
gelenler de fazla. Alman milli takımının içerisinde de hepimizin çok iyi
tanıdığı Mesut Özil var. Futbol oynamak, çeşitli spor dallarına katılıp faal
olmak toplumun içerisinde varlığın ifadesi şekline de dönüşüyor zaman içerisinde.
Toplumla bütünleşmenin bir aracı haline geliyor. Alman futbol takımlarında
oynayan, onlarla birlikte sahalarda top koşturan birçok sporcumuz var. Toplum
içerisinde entegrasyon süreçlerinin ilerlemesiyle diğer spor dallarında da boy
gösteren göç kökenli birçok insanımız var. Göçmenlerin varlıklarını ifade etme,
kanıtlama aracı haline dönüşüyor spordaki başarı.”
Prof Dr. Seyhan Hasırcı
“2003 yılından itibaren Almanya Koblenz-Landau Üniversitesi Spor
Bilimleri Enstitüsünde misafir öğretim üyesi olarak çalışmalarım devam ediyor.
Bu arada Alman Olimpik Spor Birliğinin Türkiye masası sorumluluğunu da
yürütüyorum. Bu Türkiye için çok önemli; benim için de son derece önemli bir
görev.
Sporun ve uyumun iki farklı kavram olduğunu biliyoruz; ama bugün
Almanya’da gözde olan, her zaman gündemde olan konulardan bir tanesi spor
aracılığıyla uyumdur. Çünkü sporun dili, dini, rengi yoktur. Farklı
kültürlerden gelen insanların birlikte, bir arada bir sporu yapabilmesiyle
ilgilidir.
Göçmenlerin, en büyük sayıya sahip olan Türk göçmenlerinin Almanya’daki
sporla ilgili etkinlikleri iki boylamda düşünülmelidir: Birincisi, büyük
kulüplerden yetişen Türk futbolcuları. İkincisi, buradaki pizzacı, dönerci,
kebapçı ya da manavların birleşerek yani on bir tane çocuğa bir tane tişört
yaparak, kulüp kurarak spor yaptıkları düşüncesiyle burada faaliyet
gösteriyorlar. Aslında bunların entegrasyona hiçbir katkısı yok.
Asıl sorun burada kurulmuş olan farklı kulüplerin farklı kültürlerden
insanları bir arada oynatmasıdır. Zaten Almanya Hükümetinin de böyle bir
projesi vardı. Bu projeye çok büyük parasal destekler de veriyor.
Bizim ulusal takımlarımızda futbol oynayan çocuklarımızın hemen hemen
yüzde yüzü Almanya’nın en köklü kulüplerinin altyapısından yetişmiş
çocuklarımızdır. Yani biz bu çocuklarımızı burada Türk kulüplerinin kurduğu
kulüplerden yetiştirmedik, Almanların yetiştirdiği çocuklardır. Bir ara Alman
milli takımını da yenebilecek düzeye gelmiştik. O ulusal takımımızda oynayan
çocukların yüzde ellisinden fazlası Almanya’da yetişmiş çocuklarımızdır. Bu da
onları çok kızdırdı. Bir önlem almaya da yönlendirdi. İşte burada Türkiye’de
sporla ilgili insanlarımızın çok farklı bir yaklaşımla bu konuya çözüm
getirmeleri gerekir diye düşünüyorum. Çünkü burada futbol oynayan Türk
çocuklarımızın çoğu hem Almanya’ya hem de Türkiye’ye yetebilecek kadar
fazladırlar.
Almanya’da yaşıyor olmanın bazı koşulları var. Almanya toprakları içerisinde
farklı bir federasyon kurma şansınız hemen hemen yoktur. Ama buradaki en büyük
hata Türk insanının ve özellikle kadınlarımızın sporla ilgili hiçbir etkinliğe
katılmamasıdır. Ya da babalar, anneler çocuklarını futbolcu olsun diye kapı
kapı arabalarıyla farklı kulüplere taşıyorlar. Çünkü futbolcuların çok yüksek
paralar kazandıkları ortada.
14 yaşından itibaren istikbal gördükleri Türk çocuklarını ya da göçmen
çocuklarını Alman Futbol Federasyonu, o yaştan itibaren Alman Federasyonuna
bağlıyor ve artık çocukların milli takımlarda Alman Federasyonunu seçmekten
başka bir şansı kalmıyor. Hem ekonomik hem notersel olarak, yaptığı sözleşme
ile çocukları oraya bağlıyor. Bizim de bununla ilgili olarak yapabilecek çok
şeyimiz var, yeter ki bizimle birtakım iletişime girilebilsin diye söylüyorum.”
Mete Atay
“Almanya’daki Türk toplumunun futbola karşı ilgisi çok büyük. Herkes
çocuklarının futbolcu olmasını istiyor. Futbola verdikleri önemi diğer
alanlarda maalesef göstermiyorlar. Mesela bir öğrenci velisi çocuğunun herhangi
bir toplantısına katılmazken kilometrelerce ilerdeki turnuvalara çocuklarını
götürüyorlar ya da çocuklarının futbolla ilgili her türlü altyapısının oluşması
için çalışıyorlar. Velilerin bakış açıları şöyle: Kendilerini çocuklarının
kurtuluşu olarak görüyorlar. Çünkü bütün dünyada futbolcular çok büyük paralar
kazanıyorlar. Almanya’ya özgü önlerinde çok iyi örnekler, çok iyi futbolcular
var. Futbol her zaman her yerde olduğu gibi herkes için aktüel ve cazip.
Almanya’da değişik spor kulüpleri var. Futbolun yanında Türk sporcuların
en çok ilgi gösterdiği spor dalları judo, kick boks, karate, boks var; son
yıllarda güreş de bu ilgi alanı içerisine girmeye başladı.
En çok üzerinde durmak istediğim ve bulunduğum yerdeki yerel yöneticilere
de anlatmak istediğim şey şu: Her ne kadar adı Türkiyem Spor vs. konsa da bu
takımları iyi irdelemek gerekiyor. Bu takımlar sadece Türk futbolculardan da
oluşmuyor. Mesela antrenörü Alman olan bir Türk kulübü var. İçerisinde bir sürü
Almanın oynadığı ama adı Türkiyem Spor olan yani kendi yöresel, Türkiye’deki
özlem duyduğu isimleri vererek kurulan Türk takımları var. Bunlar da karma;
yani buradaki en büyük eksiklik çok renkliliği, çok kültürlülüğü spora
yansıtamamanın verdiği sıkıntılardan kaynaklanıyor. Bunu kabullenmek gerekiyor.”
Derleyen: Zeynep Gözde Kozlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder