9 Temmuz 2014 Çarşamba

Biz burada kalıcıyız - 9 Temmuz 2014

Almanya’da bir Türkçe yayın: 
Die Gaste
Neden yayımlanma ihtiyacı duyuldu?
Ortaya çıkışı, yayın hayatında karşılaşılan sıkıntılar
Almanya Türk toplumunun Türkçe yayımlanan gazetelere ilgisi ve genel anlamda Türkçe yayımlara bakışı
Türkçe’nin bir yabancı dil olarak öğretilmesinde yaşanan sıkıntılar
Hamburg Üniversitesi’nin Türkçe öğretmeni yetiştiren bölümü kapatma kararı

Die Gaste Yayın Kurulu adına
Engin Kunter

Dr. Can Ünver
Göç Araştırmacısı
Program Danışmanı

Prof. Dr. Leyla Uzun
Dilbilimci
Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dekan Yrd.

Mete ATAY
Almanya Türk Öğretmenler Federasyonu Onursal başkanı

Yayından:

Engin Kunter
“Die Gaste 2008 yılının mayıs ayında yayın hayatına başladı. Yayınlanmaya başladığımızda genel olarak göçmenlerin, özel olarak Türkiyeli göçmenlerin içinde bulundukları durum, karşı karşıya kaldıkları sorunlar ve ağırlıklı olarak dil ve eğitim sorunlarını işlemeye başladık. İki aylık yayınlarımız dışında 2009 yılından itibaren her yıl düzenli olarak da sempozyumlar düzenliyoruz. Bu yollarla Türkiyeli göçmenlerin dil ve eğitim sorunlarının daha geniş ölçüde ele alınmasına katkıda bulunmaya çalışıyoruz.

Gazetemizi internet üzerinden okuyabiliyorsunuz. Onun dışında basılı olarak istiyorsanız elbette bize internetten de ulaşıp bu talebinizi dile getirebiliyorsunuz. Biz de posta yoluyla ulaştırıyoruz veya elden dağıtıyoruz. Die Gaste içerisinde çalışan Almanya’nın çok farklı bölgelerinden öğrenciler olduğu için bunlar aynı zamanda elden ve aktif dağıtım da gerçekleştiriyorlar. Bu aynı zamanda okuyucuyla da birebir bir iletişim sağlamış oluyor ve bizim için bu çok önemli.

Eğitimle ilgisi olan ya da ailesinde eğitimle ilgisi olan herkesi hedef alıyoruz. Ebeveynler, öğretmen dernekleri, öğretmenlerin kendileri, öğrenciler ve eğitim politikası söz konusu olduğu için politikacılar ve gazeteyi Türkçe olarak yayınladığımız anlamda Türkiyeli göçmenler ağırlıklı olmak üzere bütün göçmenlere hitap ediyoruz.
Gazetemiz ücretsizdir. Faaliyetlerimiz de gönüllülük esasına dayanarak oluşturulduğu için şu ana kadar herhangi bir ücret talep etmiyoruz. Sempozyumlarımıza izleyici olarak katılım da ücretsiz.

5 bin adet basıyoruz iki ayda bir ve bu 5 bin adet yetmiyor; talep çok daha fazla. Yani insanlar halen ellerinde somut bir şey tutmak, onun üzerinde notlar almak, çizmek, karalamak istiyorlar; bu anlamda gazeteye ilgi çok fazla. Onun dışında Türkçe yayınlara genel olarak ilgi zaten var; çünkü Almanya’da bu çok kısıtlı bir alan. Sadece belirli konuları işleyen, uzmanlaşmış yayınlar çok fazla bulamıyorsunuz. Özellikle de her aileyi ilgilendiren eğitim ve dil edinimi gibi bir konuyla ilgili buna ulaşmak herkesin istediği bir şey.”

Dr. Can Ünver
“Almanya’daki göç tarihimizin gerilerine biraz gidecek olursak, iletişim daima önemli bir sorun teşkil etmiştir. 60’lı yılların sonunda ilk kez günlük Türk gazeteleri yavaş yavaş Almanya’ya gelmeye başladılar. 70’li yıllarda basılmaya başladılar. Bazı gazeteler bir süre yayınlandılar, sonra vazgeçtiler. Günümüzde artık yazılı basına karşı ilgide de bir azalma oldu; çünkü doku değişti, genç kuşaklar Türkiye ile ilgili olan meselelere fazla ilgi duymuyor olabilirler. Dolayısıyla hedef kitlede önemli bir değişiklik var. Burada Türkçenin kullanılması en azından kimliğin pekişmesi veya muhafaza edilmesi açısından çok önemli bir şey. Ancak bizim hedef kitle olarak nitelendirdiğimiz kitlenin ilgisini uyandırmakta büyük zorluklar yaşanıyor. Televizyon yayınlarının çok etkisi var. Genç kuşak için internet, sosyal medya artık devreye girdi. Dolayısıyla mücadele etmek lazım ve bu mücadelenin eskisinden daha kolay olmadığını söylemek zorundayız.”

Mete Atay
“Bu tür yayınlar göçün ürünü, göçün sonucunda oluşan şeyler. Bunlara hem Türkçe hem Türk toplumu açısından çok büyük ihtiyaç vardı. İnsanlar ancak bu tür kaynaklardan belli bilgilere ulaşabilirlerdi, iletişimi ancak onlar üzerinden kurabilirlerdi. Son yıllarda internet ve internet gazeteciliğinin yayılmış olması, diğer iletişim araçlarının yaygınlaşması medyanın gücünü yitirmesine neden oldu. Bu süreç sadece bunlardan kaynaklanmıyor. Göçmenlik sürecinin de bunda çok büyük önemi vardı. İnsanlarda üçüncü, dördüncü kuşak medya anlayışı farklıydı. Türkçeye sahip çıkılması konusundaki hassasiyetleri değişmişti. Bunlardan dolayı son yıllarda Türkçe yayın yapan yazılı basın araçları çok azaldı ve tirajları çok düştü.

Alman siyasetçiler Türkçenin yazılı ve sözlü basınına karşı bir kampanya başlattılar ve bunda başarılı da oldular, diyebiliriz. Çünkü onlar Türkçeyi kullanmayı yasaklayarak unutturmaya çalıştılar. Almanca öğrenmeyi Türkçe konuşmamaya bağladılar. Bunların tabii özellikle üçüncü, dördüncü kuşak üzerinde çok olumsuz etkileri oldu.

Almanya kendi sanayi toplumuna, Avrupa Birliği’nin lokomotifi olan bir ülkeye yakışmayan eğitim programları koydu göçmen çocuklarının önüne. Bu da gerçekten çok sorunlu gençlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Çocuklarımız nereye ait olacaklarını bilemediler. Bence Almanya’da çağdaş göçmenlik politikalarının oluşturulmaması ve çok dilliğin, çok kültürlülüğün bir türlü kabullenilmemesi Alman eğitimini çıkmazlara soktu.”

Prof. Dr. Leyla Uzun
“Yazılı basının uğradığı erozyon belli, her yerde bir direniş içerisinde olması gerekiyor. Bu kayıpla birlikte dil de bir kayba uğruyor; çünkü her dil farklı araçlarla kullanıldığında farklı biçimlerde kendini gösterebilir. İnsan yazıyı okumaktan uzak kaldıkça fakına varmadan dilinin de kullanabileceği pek çok sadece yazılı ortamda tanış olabileceği özelliklerini görmez hale geliyor.

Ben internet ortamındaki yazma eylemini bitmiş, tamamlanmış, mükemmel bir yazma eylemi olarak asla kabul etmiyorum. Çünkü oradaki hedef kısaltmak, en kısa yoldan söylemek.
Yazma çok değerli bir eylem; çünkü yazmak düşünmek demek. Konuşurken çok düşünmezsiniz ama yazarken düşünürsünüz. Bu yüzden tek dilli bir ortamda bu önemli; çok dilli ortamda ise bin kat önemli. O nedenle her anlamda direnmek gerekiyor.

Okulda yazılı Türkçe ile karşılaşma şansınız yok. Bu yüzden okul öncesine, eve, anne babaya veya sivil toplum örgütlerine yazılı Türkçe ile en azından kulak dolgunluğu oluşturacak şekilde ön okumalar yoluyla çocuklar için katkıda bulunmak çok önemli bir görev olarak, çok önemli bir kaynak olarak da düşüyor.” 

Derleyen: Zeynep Gözde Kozlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder