28 Mayıs 2014 Çarşamba

Biz burada kalıcıyız - 28 Mayıs 2014

Belçika’ya Türk işgücü göçünün 50. Yılı
Belçika’daki Türkiye kökenli toplumun durumu, geleceğe ilişkin düşünceler…
 50. Yıl Karikatür Sergisi
50. Yıl Karikatür Sergisi
Belçika’ya gelen yabancı işçiler arasında Türkiye’den gelenlerin özellikleri,
Sayın Elçi Emirdağ hakkında ne düşünüyor?
Belçika’ya işgücü göçünün tarihsel süreci
Belçika’nın göç alan ülke olduğunu kabul etmesi öncesi ve sonrasında yabancı işçilere bakışı
25 Mayısta yapılan Genel seçim sonuçları (6 Türkiye kökenli Federal Meclis’te)
Belçika siyasal yaşamında Türk toplumunun temsili
Belçika’da yabancı kökenli olmanın sorumluluğu
Yerel toplumla ilişkiler ve kabul kültürü
Belçika toplumu ve yönetiminin Türk toplumundan beklentileri
Kalıcı yurttaşlıkla ilgili beklentiler

Marc Trenteseau
Belçika Krallığı Ankara Büyükelçisi
Marc Trenteseau
Belçika Krallığı Ankara Büyükelçisi

Dr. Can Ünver
Göç Araştırmacısı
Program Danışmanı

Doç. Dr. Murat Erdoğan
Hacettepe Üniversitesi
Göç ve Siyaset Araştırmaları merkezi Müdürü

Hüseyin Tuncel
Fransızca Mütercim Spiker



Süre: 50'40"

Yayından;

Marc Trenteseau 
“Temmuz 1964 anlaşmasıyla göç süreci başladı. Özellikle maden işçileri ağırlıklı başladı. Emirdağ’dan gelenler daha fazlaydı. Fakat Türkiye’nin her yerinden gelen işçilerimiz var. Emirdağ’dan gelen vatandaşlarımız daha çok Brüksel şehrinde yaşıyorlar. Bölgeye gidip belediye başkanı ve vali yardımcısıyla görüştüm. Oradaki işçilerin çoğu zaten taş ve kömür ocaklarında çalışmaya alışık oldukları için ve o dönemde Belçika’da da sanayi daha çok o yönde ilerlediği için bize de bu işi bilen insanlar lazımdı. Bu ilk etaptı. Zamanla bu değişti. 60’lı yılların sonunda bu göç gelişti ve daha değişik faaliyetler göstermeye başladı. Bütün iş branşlarında işçi olmaya başladılar, sadece maden işçisi olarak kalmadılar. 5 bine yakın Türk vatandaşı orada kendi işlerini kurdular ve 25 bine yakın kişi istihdam ediyorlar şu anda. Burada küçük işletmeler var, ticari işletmeler var, mühendislik sektöründe de var. İş alanları çok çeşitli, bunu genelleyemeyiz.

Göç çok zor bir süreçtir. Göçü karşılayan ülkenin ve göç edenlerin çok zorluk yaşadığı bir unsurdur. Özellikle Belçika’nın bu uyum süreci çok iyi kavrandı. Yöneticiler orada bunun gelip ve kalacakları yönünde hazırlık yaptılar. 1974 kanunu ile birlikte İslam dini diğer dinler ile eşit kabul edildi. Oradaki Türkler de bir birey, oranın bir vatandaşı olarak kabul edildi.

1997’den beri Belçika’nın yaptığı bir açıklama var. Bir kanun çıktı ve bu kanun herkese oy hakkı verdi. Bunun nedeni Belçika’da büyük yabancı toplumlara günlük, sosyal hayatta bu hakları tanımazsak onları dışlamış ve onların o hakları ellerinden alınıp dışlanmış hissetme riski olabilirdi. Seçilmek için Belçika vatandaşı olmak gerekiyor; fakat çifte vatandaş da olabilirsiniz. 15 yıl sonra bu sürece bakacak olursak herhangi bir problem yaşamadık. Biz bunun iyi bir çözüm olduğunu düşünüyoruz.

Göçmenlerden geldikleri ülkelerden vazgeçmelerini değil, fakat en azından bulundukları bölgenin ulusal dilini bilmeleri beklenir. Her ülkede belli bir yaşam tarzı var. Azami biçimde, kimseyi şok etmeden davranmaları beklenir. Çocuklu vatandaşların hepsinin çocuklarını okula göndermeleri gerekir. Kendilerini soyutlamadan sosyal, politik tartışmalara katılsınlar.

50. yıl kutlamalarında önemli aktivitelerde bulunduk. 5 mayısta başbakan yardımcısı Brüksel Türk Büyükelçisi ile birlikte çok güzel bir resepsiyon verdi.

Türk asıllı Belçikalılar kendilerini sosyal ve politik hayata adıyorlar ve burada kendilerine bir kariyer bir gelecek düşünebiliyorlar. Belçika’daki bütün demokratik partilerde de yer alıyorlar. Yani sadece bir partide iki partide değiller ve zaten Belçika’da çok aşırı uçlar partisi yok.

Bizim bildiğimiz kayıtlı olarak 3 bin 200 Belçika vatandaşı Türkiye’de yaşıyor. Aslında bu rakamın 8 ila 10 bin arası olduğunu tahmin ediyoruz ve Belçika vatandaşlığını elde eden Türklerin büyük bir kısmı da Türkiye’de yaşıyor. Çifte vatandaş oldukları için de Türkiye ile Belçika arasında gidip geldikleri biliniyor. Türkiye’den Belçika’ya veya Belçika’dan Türkiye’ye sürekli bir git-gel olduğunu biliyoruz. İkinci ve üçüncü nesiller kendilerini hem Türk hem Belçikalı hissediyorlar."

Can Ünver

“Belçika’nın belli özellikleri var. İlk olarak, İslam dinin resmen tanınması meselesi. Avusturya ile Belçika bu konuda öncülük yaptılar. Başka ülkelerde aynı toleransı göremedik. İkincisi de, aslında vatandaş olmayanlara yerel düzeyde seçme hakkı verilmesi. Bu da nadir karşılaşılan haklardan bir tanesidir. Bu ikisi Belçika’yı özel bir ülke haline getirmiş vaziyette. Belçika’nın kendi iç meselelerine dönecek olursak, üç parçalı bir etnik yapısı var: Flamanlar, Valonlar ve Almanlar. Bunların arasında göçmen kökenliler ve öncelikle Türkler sanki Belçika’yı daha bir sahiplenmiş gözüküyorlar. Son seçimde Flaman milliyetçi partisinin aldığı sonuç sanki Belçika’nın yine bir ayrılma tehlikesiyle yahut da tartışmasıyla karşılaşacağını gösteriyor. Buna karşın hakikaten Belçika’yı benimsemiş bir Türk kitlesi var.

Bu toleransın, bu hakların verilmesi politikasının güdülmesi oradaki göçmen kökenli insanların kendilerini Belçika’ya ait hissetmelerini sağlamış vaziyette. O bakımdan da çok değerli bir şey. Kendilerini belki de Belçikalılardan daha çok Belçikalı hissetmeye başlıyorlar. Orayı ikinci vatan olarak benimsiyorlar. Bu akılıca bir politika.

Avrupa’da özellikle son beş on yıl içerisinde ortaya çıkan bir sınır aşırı mobilite yaşanıyor. Birçok ülkede Türkiye’nin ekonomik durumunun iyi olmasından ötürü Türkiye’ye gelen aslında Türkiye doğumlu olmayan ancak Türk kökenli olan genç ve nitelikli insanlar var. Bunların sayısını biz de bilmiyoruz.’’

Doç. Dr. Murat Erdoğan 
“Belçika Türklerin yoğun olarak bulunduğu ülkelerden birisi ve bizim yaptığımız çalışmalarda da Belçika’daki Türklerin sisteme uyumu gayet iyi seviyelerde görünüyor.

Belçika yurt dışındaki örnek model ülkelerden birisi. Bizim insanlarımız tarafında problemler varsa o konuda da ortak çalışmalar yapılabilir; çünkü çok güzel bir iyi niyet zemini var.

Bazen Türkler kendileri parti kuruyorlar. Ben oldum olası bu fikri çok yanlış bulmuşumdur. Sistemin kendi içine entegre olabilmek için ve orada gerçekten söz sahibi olabilmek için şu an Belçika’da yaşanan -ki bu sene Almanya’da da oldu Türkiye kökenli olan bütün siyasal partilerde- onların doğrudan o partiler üzerinden siyaset yapmaları önemli bir şey. Bunu Belçika örneğinde görmüş olduk."
Derleyen: Zeynep Gözde Kozlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder