11 Haziran 2014 Çarşamba

Biz burada kalıcıyız - 11 Haziran 2014

İsveç’e işgücü göçünün 50. Yıldönümü öncesinde İsveç Türk toplumu
Göçün tarihi
Özellikleri
Toplumun acil sorunları
Toplumlararası ilişkiler
Toplumun geleceğine ilişkin öngörüler

Kaya Türkmen
T.C. Stockholm Büyükelçisi

Mehmet Kaplan
İsveç Parlamentosu Milletvekili
Yeşiller Partisi Grup Başkanı

Hasan Dölek
İsveç Türk İşçi Dernekleri Federasyonu Başkanı

Dr. Can Ünver
Göç Araştırmacısı
Program Danışmanı

Doç. Dr. Murat Erdoğan
Hacettepe Üniversitesi
Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Müdürü

Süre: 49'40"

Yayından; 

Kaya Türkmen “İsveç’e kitlesel olarak Türk işgücünün göçü 1965 yılında başlıyor. Bunun nedeni ekmek parası arayışı diye özetlenebilir. İsveç’in tercih edilmesinde İsveç’e girişin nispeten kolay olması etkili olmuştur. Ayrıca İsveç geleneksel olarak göçmenlere kollarını açan bir toplum olduğu için buraya giriş epey kolay olmuştur.
Buraya gelen vatandaşlarımız genellikle kırsal kökenli, vasıfsız işçi durumunda. İlk başlarda büyük çoğunluğu hizmet sektöründe daha çok temizlik işleri yaparak başlamışlar.

Buraya ilk gelenler, ‘gelelim, çalışalım ve yeteri kadar para biriktirelim ve ülkemize geri dönelim’ düşüncesini taşımışlar. Fakat zamanla aileler gelmeye başlamış. Aileler gelince burada kalıcı olmanın ilk belirtileri ortaya çıkmış. Buna rağmen vatandaşlarımız burada kalıcı olmanın gerektirdiği insani yatırımı yapmamışlar. Eğitimi kasdediyorum; yani ilk gelen nesil çocuklarının iyi bir eğitim almalarını sağlamak yerine onların da çalışıp bir an evvel çok para kazanmak düşüncesini sürdürmüşler. Bu nedenle eğitim bakımından buradaki toplumun oldukça önemli bir zaafı var. Bu da İsveç toplumuyla değişik alanlarda rekabet etme konusunda kendilerine dezavantaj olmuştur.

Buradaki Anadolu kökenli insanımızın sayısı 100 binin üzerindedir. Çok büyük çoğunluğu çifte vatandaştır.

Dördüncü kuşak için maalesef ana dili öğrenmek bir sorun. Bu sorunun iki nedeni olduğunu düşünüyorum. Birincisi, aileler çocuklarına Türkçe öğretmek konusunda yetersiz kalıyorlar. Onun dışında, buradaki okullarda ana dil eğitimi veriliyor; fakat oldukça yüzeyseldir.

İsveç’te yaşayan Türk toplumunun İsveç toplumuyla entegre olabilmesi için hayatın her alanında aktif olması beklenir. Siyaset de bunun başında geliyor. Vatandaşlarımızın İsveç’teki seçimlerde oy kullanma oranları % 15 civarındadır. Bu çok düşük bir rakam. Toplumumuzun İsveç siyasetine çok fazla ilgi duymadıklarını gösteriyor. Aynı şekilde İsveç siyasetine bizzat aktif olarak girme konusunda da geride kalmışız. Memnuniyet verici bir gelişme olarak, son dönemlerde ‘artık biz burada kalıcıyız, burada yaşayacağız dolayısıyla İsveç toplumunun seviyesine ulaşmamız gerekir’ bilinci filizlenmeye başladı. Son nesilde üniversiteye gitme oranı arttı.

Kültürel etkileşimden bahsederken benim aklıma ilk önce turizm geliyor. Geçen yıl İsveç’ten Türkiye’ye 700 bin turist geldi. Bu 9 buçuk milyonluk bir nüfus için oldukça önemli bir rakamdır. Türkiye’yi kültürel anlamda tanımak için turizm en iyi yöntem. Türkiye artık İsveç’te tanınan bir ülke haline geldi.

Son kuşak göçmen vatandaşlarının iki ülke kültürüne de bağlı olduklarını düşünüyorum. Türk örf ve âdetleri ile büyüyorlar, bu kültüre hakimler. Aynı zamanda İsveç toplumuna da büyük bir ilgileri var.”

Mehmet Kaplan
“70’li senelerin sonundaki zamanlarda gurbetçilik çok daha fazla hissediliyordu. Bugün Türkiye’ye sanki daha yakınız. Fakat bu yakınlık uzaklaşmayı da beraberinde getirdi; çünkü tam olarak değerini bilemiyoruz. Gelecek nesillere bu bağlılığı pozitif şekilde yeterince anlatamıyoruz.

İsveç siyasi çizgi olarak çok kültürlülüğü ve çok dil bilme yeteneğini önemsiyor. Dil kültürdür. Dil olmayınca kültür de yavaş yavaş uzaklaşır, yozlaşır. Bu anlamda siyasette eğitime önem verip çok dil bilmenin önemli bir değer olduğunu kabul edip bu doğrultuda ana dil eğitimine öncelik tanınmasını öngörüyor Yeşiller Partisi ideolojisi.”

Dr. Can Ünver

“İsveç, göç konusunda en az sıkıntı yaratan ülkedir. Göç ve göçmen konularında daha hoşgörülü daha saygılı bir yol izliyorlar. Bunda iktidardaki partilerin veyahut değişen partilerin pek bir etkisi olmuyor. Bunun en önemli sonucu oradaki Türklerin de kendilerini oraya ait hissetmeye başlamalarıdır.”

Hasan Dölek
“İsveç’teki Türk vatandaşlarımız 60’lı yıllardan itibaren işçi göçü ile İsveç’e geldiler. Birinci nesil o dönemi işçi olarak yani çalışarak geçirdiler. İkinci neslin bir kısmı çalıştı bir kısmı okudu. Ama üçüncü neslimize baktığımız zaman tamamen üniversitelerde ve İsveç’teki Türkler olarak 50 yılımızda sadece işçi olarak kalmadık; aynı zamanda işveren ve memur durumundayız. Siyasette de Türkler var. Birçok siyasi partinin önümüzdeki dönem yapılacak il ve genel seçimlerinde birçok aday Türk’ü görüyoruz. Türk toplumu olarak İsveç’e bir handikap, bir kambur değiliz. İsveç ekonomisine ve sosyal hayatına katkı sağlıyoruz.”

Derleyen: Zeynep Gözde Kozlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder